Senet Alacaklısının Alacaklı Olduğunu İspat Etmesi – TTK Madde 655

Sevgili okurlar. Bu yazımızda sizlere kıymetli evrak türlerinden olan senetlerin(Senet ibaresi uygulama “Bono” olarak tarif edilmektedir.) borçluya ibraz edilmesi durumunda borçlunun senet alacaklısına karşı yükümlü olduğu incelemeler ve senet alacaklısının da borçluya karşı ibraz ettiği senede ilişkin alacağının olduğunu nasıl ispatlaması gerektiğinden bahsedeceğiz.

Borçlu tarafından nama yazılı senet düzenlendi ve alacaklıya ibraz edildi. Bu durumda borçlu borcunu senet alacaklısına nasıl ödeyecek? Türk Ticaret Kanunu’nun 655. Maddesi alacaklının alacak hakkını senet borçlusuna nasıl ispat edeceğini düzenlemektedir. Maddenin “Alacaklının Hakkını Nasıl İspat Edeceği” şeklindeki başlığı okuyucuları yanıltmasın, madde metni aslında borçlunun alacaklıyı nasıl araştırması gerektiğini düzenlemektedir.

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir, nama yazılı senetler ödeme aşamasında borçlunun en çok dikkat etmesi gereken ve borçlunun en fazla riskle karşılaştığı senet türüdür. Nama yazılı senetler ileri sürülebilecek haklar açısından baktığımızda ise borçluyu en çok koruyan senet türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama ödeme aşamasında borçluyu en çok düzenli olmaya yönelten, en ağır araştırma yükümlülüğü altına sokan senet türü de yine nama yazılı senetler olduğunu belirtmek isteriz.

Senet Alacaklısının Alacağını İspat Etmesi – TTK Madde 655

(1) Borçlu, ancak senedin hamili bulunan ve senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi olduğunu ispat eden kişilere ödemek zorundadır.

(2) Bu husus ispat edilmediği hâlde ödemede bulunan borçlu, senedin gerçek sahibi olduğunu ispat eden bir üçüncü kişiye karşı borcundan kurtulmuş olmaz.

Şimdi Türk Ticaret Kanunu’nun 655. Maddesi‘ne bakıp alacaklı taraf hakkını nasıl ispat ediyor ona bakalım; Borçlu, senet kendisine ibraz edildiğinde ilk bakması gereken şey, senedi ibraz eden kişinin senette alacaklı olarak adı yazan kişi olup olmadığıdır. Borçlu, bu araştırmasını ise, senedi ibraz eden kişinin nüfus cüzdanına bakarak kontrolü sağlayacaktır. Bir de ikinci olasılık var; senette alacaklı olarak (X) kişisi yazıyor ama senedi getiren kişi ise (Y).

Bu durumda borçlu taraf senedin üzerinde yazan bedeli ödemekten kaçınamaz. Çünkü TTK Md.655/f.1 “…onun hukuki halefi olduğunu ispat eden kişilere ödemek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Sonuç olarak, senedi ibraz eden kişinin senette alacaklı olarak adı yazan (X) kişisinin halefi olduğunu ispatlaması gerekiyor ve borçlunun da bunu tespit etmesi gerekiyor. Bu hususu bir başka örnek ile açıklayalım;

Örnek Olay – 1

(A) adlı şahıs, senedi (B)’ye yazılı devir beyanı ile devretti, (B) de (C)’ye devretti. Ama borçluya senedi ibraz eden kişi ise (D). (D) adlı şahıs borçluya “Devir beyanları bak burada, (C) de yazılı devir beyanını yazmıştı ama henüz bana göndermedi, onu da sana veririm.” şeklinde beyan etti. Borçlu taraf bu açıklamaya inanarak senet üzerinde yazan bedeli (D)’ye ödedi. Daha sonra (C) ortaya çıkıyor ve “Bu senet benden çalındı, bu senedin sahibi benim.” dedi. Bu durumda borçlu taraf, (C)’ye bir kez daha ödeme yapmak durumunda kalacaktır.

Çünkü (D) adlı şahıs ilk alacaklının halefi olduğunu ispatlayamamıştır. (D) adlı şahsın (A)’nın halefi olduğunu ispatlayabilmesi için (A), (B), (C) devir zincirinin düzgün olması gerekir. Dolayısıyla borçlunun yükümlülükleri burada ortaya çıkmaktadır. Zira borçlu hem senet üzerinde adı yazan alacaklının senedi ibraz edip etmediğini inceleyecek(Senet üzerinde adının yazıp yazmadığını tespit edecek.) hem de devir beyanları varsa bunların hepsini incelemek zorunda kalacaktır.

Borçlu taraf borcunu ödemekten kaçınmasını gerektiren sebepler varsa bunları alacaklıya ileri sürebilir mi?

Borçluya borcunu ödemekten kaçınmasına hak veren sebepler kıymetli evrak hukukunda defi olarak adlandırılmaktadır. Oysa ki, genel hükümlerde defi ve itirazın her ikisi de borçlunun borcu ödemekten kaçınma sebeplerini oluşturur. Borcu ödemekten kaçınma sebepleri olan bütün haller kıymetli evrak hukukunda defi başlığı altında toplanmıştır.

Yukarıda örnek olarak belirttiğimiz durumda da belirtildiği üzere, belirli şartların varlığı halinde borçlunun senet üzerinde yazılı tutarı ödemekten kaçınma hakkını kullanabilmesi söz konusudur. Şayet senet borçlusuysanız ve senet alacaklısına karşı ödemekten kaçınmaya dair sebepleriniz olduğunu düşünüyorsanız avukatınızdan hukuki hizmet almanız önem arz etmektedir.

Nama yazılı senetler bakımından borçlu taraf hangi defileri ileri sürebilir?

Ticaret Kanunu’nda nama yazılı senetlerde borçlunun defileri özel olarak düzenlenmemiştir. Çünkü nama yazılı senetlerin devri alacağın devri hükümlerine tabidir. Dolayısıyla defiler konusunda da alacağın devri hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Burada Türk Borçlar Kanunu‘nun 188. Maddesi önem arz etmektedir; Borçluya ait savunmalar başlığını taşımaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nda defi kavramı yerine “savunma” kavramı kullanılmaktadır.

Bu maddenin kıymetli evrak açısından anlamı şudur; borçlu ilk alacaklıya karşı sahip olduğu defi hakkını(itirazını), senedi kendisine ibraz eden ve alacağı ondan devralan veya zincir şekilde devirler gerçekleşmişse, en son hamile karşı da bu defi hakkını(itirazını) ileri sürebilecektir. Yukarıda yazılı örneğe dönecek olursak, Türk Borçlar Kanunu 188. Madde çerçevesinde borçlu, ilk alacaklı olan (A)’ya karşı sahip olduğu defileri (D)’ye karşı da ileri sürebileceği sonucuna ulaşılacaktır.

(1) Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.

(2) Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce
veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.

Örnek Olay – 2

Yukarıda belirttiğimiz husus bakımından para senedi olan bonodan bir örnek verelim; Ben bir mal satın aldım. Satın aldığım malın bedel ödeme borcu karşılığında bir bono düzenleyip satıcıya teslim ettim. Bu bono da nama yazılı olduğunu düşünelim. Satıcı da yazılı devir beyanıyla bu bonoyu bir başkasına, o da diğer başka bir kişiye(D) devretti. Bu arada satıcı bana teslim etmeyi taahhüt ettiği malları teslim etmedi veya sözleşmede kararlaştırılandan farklı nitelikte şeyler teslim etmeyi teklif etti. Bu durumda benim bu mal satışında tarafı olduğum satıcıya karşı bir defi ileri sürme hakkım vardır.

Çünkü malı bana teslim etmedi veya ayıplı mal teslim etti. Ben de bunun karşılığında bedel ödemekten kaçınabilirim. Bunu satıcıya karşı yapabilirim. İşte TBK 188.Maddesi çerçevesinde bu maddeyi(TTK Madde 655) aramızdaki bu mal satış sözleşmesinden hiç haberi olmayan (D)’ye de ileri sürebilirim. Bu hüküm, nama yazılı kıymetli evrakın borçluyu en çok koruyan kıymetli evrak türü olduğunun göstergesidir. Çünkü (D) iyiniyetli olduğundan bahsederek bu definin kendisine karşı ileri sürülemeyeceği savunmasında dahi bulunamaz.

Sonuç olarak, nama yazılı senedi devralan kişi, kendisine devredenin(senet alacaklısı kişinin) borçlu ile arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan defileri kendisine karşı ileri sürmesini göze almış demektir. Dolayısıyla, birisi size nama yazılı senet devretmek istediği zaman, sizin bunun kabul etmemeniz beklenir. Çünkü sizden önceki hukuki ilişkinin veya hukuki ilişkilerin bütün risklerini devralmış olursunuz.

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir